Burçak GÖREL
Mersin’de 1998 yılında evinin önünden bir kadın kaçırıldı. Başörtülü, inatçı, direnen bir feminist. Ardında hikayesi, anısı ve hala kadınların omuzlarında yükselen mücadelesi kaldı. Bir camii avlusunda verilmiş bir söz ile; “Akdeniz’in hırçın kızı Konca, seni saygıyla selamlıyoruz. Bütün kadınlar olarak açtığın yoldan devam ederek, seni hiç unutmayacağız.” Konca Kuriş’i ve mücadelesini bir 8 Mart arifesi, beş çocuğundan biri Sırma Kuriş ile konuştuk.
Müslüman feminist, yazar; kendi deyimiyle “imanlı feminist”, tabutunu sırtlayan kadınların deyimiyle ise “Akdeniz’in hırçın kızı” Konca Kuriş. Konca, 1980 sonrası kadın hareketinde İslami feminizmi ilk kez yüksek sesle dile getiren, aklından ve kalbinden geçenleri canı pahasına ifade eden bir kadın. Gördüğü haksızlıklara karşı öfkeli, hırçın, zeki, tutkulu ve bir o kadar samimi… Konca, hayatı ile “bir kadın olarak” mücadele etmenin zorluğunu, ölümüyle ise erkek şiddeti ve İslami radikalizmin zulmünü bu ülkenin insanlarına en acı biçimiyle gösterdi.
Dini ve siyasi söylemleriyle erkek egemenliğine karşı mücadele eden Konca Kuriş, içinde bulunduğu İslami çevreyi ve pratiği eleştirmekten çekinmedi. Konca, Türkiye’de kadın olmanın farklı bir duruşu içinde, cesurca soru sordu. Özellikle din konusunda yeni sorularla geldiği için mevcut din anlatıcılarının rahatını kaçırıyordu. Konca’yı susturmak ve bastırmak ancak onu kaybetmekle, öldürmekle mümkün olacaktı…
Beş çocuk annesi Konca, 17 Temmuz 1998 tarihinde Mersin’de evinin önünden yanındaki eşi etkisiz hale getirilerek silahlı üç kişi tarafından kaçırıldı. Cansız bedeni 555 gün sonra, 20 Ocak 2000 tarihinde Konya’nın Meram ilçesinde Hizbullah’a ait bir evin bodrumunda üzerine beton dökülmüş olarak bulundu. Günler süren işkence sonucu, 17 Temmuz 1998 tarihinde Hizbullah tarafından katledildiği belirlenen Konca, 38 yaşında aramızdan ayrıldı. Konca, İslamiyet’i “bir kadın olarak” ele aldığı, feminist olduğu ve bunu açıkça ifade ettiği için Hizbullah’ın hedefi oldu.
“Annem makbul kadın değildi”
Tüm bu yaşananların üzerinden yirmi yıl geçmiş ama hayattan koparılan kadınların yüreğimize çöken sızısı hala geçmemişken buluştuk Sırma Kuriş’le. Bir 8 Mart arifesi. Sırma, Konca Kuriş’in beş çocuğundan biri. Sohbetimizde, “annemden sonrası hep eksikti” dediği hayatından kesitleri, “makbul kadın değildi” dediği annesini tüm samimiyeti ve açıklığıyla anlattı.
Konca, çocukluğundan itibaren hayatı uçlarda yaşamayı seven biri. Oldukça zeki, aykırı ve yaramaz. Okul dönemlerinde spora çok meyilli; gülle atıyor. Her daim kaçacak bir delik buluyor, eve kilitlendiğinde banyo penceresinden kaçıyor. Sırma, “Çocukluğundan beri anlaşılamamış bir kadın” diyor annesi için. Dönemin şartları çetin… 16 yaşında Orhan Kuriş ile evleniyor. Evleniyor dediysek o da “normal” değil. Korkudan gözyaşları içinde kalmış Orhan Kuriş’i bir gece ansızın kaçırıyor Konca. O zamanlar kurtuluşu evlilikte görenlerden… Bekarlığında ve evliliğinin ilk dönemlerinde dini bir inanca sahip değil. Oldukça inançlı ve Nakşibendi Tarikatı mensubu kayınpederinin karşısına “İnanmam için bana tanrıyı göstermen gerekir” diyerek dikiliyor. Bu hareket Konca’nın “makbul” olmayan ve sonuçları oldukça yıpratıcı olan ilk çıkışı… Konca zaman içerisinde İslamiyet’in farklı yüzleri ve farklı yorumlarıyla tanışıyor. Sırma’nın deyimiyle “Kur’an’ı esas alıyor” başörtüsü takıyor ve ibadetlerini yerine getiriyor. Ancak bu süreçte de sorgulamak ve eleştirmekten kendini alamıyor. Okuyor ve okudukça soruyor…
“Konca Kuriş bu ülkede kendine yer bulamadı”
Konca Kuriş, sorguladıkça “İslam’da örtünmek şart değildir; hadislerle yola çıkmak yanlıştır, anlamadığınız bir dille dua etmenin faydası yoktur, ben duaları hep Türkçe okuyorum; kadının regl iken namaz kılması ve oruç tutması günah değildir; kadın erkek yan yana ibadet edebilir, kadınlar cuma, bayram ve cenaze namazlarını kılabilirler” gibi bugün de tartışılan birçok görüşü ileri sürüyor. İslamiyet’teki erkek egemenliğini sonlandırmak için “Kuran hep erkekler tarafından çevrildi, bunun için kadın gözüyle bir meale ihtiyaç var” diyor.
Yazılar yazıyor, televizyon programlarına çıkıyor. Mersin’de Bağımsız Kadınlar Derneği ile feminist mücadele yürütüyor, kadın sığınma evinde çalışıyor, sosyalistlerle birlikte “Savaşa Hayır” mitingine katılıyor, nükleer karşıtı eylemlerde yer alıyor… Söylemleri ve eylemleri ile “İslam’da kadının yeri şurasıdır” denilen hemen hemen her şeyi sarsıyor. Sırma annesinin bu yönünü, “Onun asiliğini her zaman sevdim. Bugün bu beş kardeşin haksızlığa boyun eğmemesini, asiliğini, dürüstlüğünü ve doğruluğunu sağlayan ne varsa annemden aldık. Annemden sonra hiç onun gibi bir kadınla karşılaşmadım. Hiç böyle bir kadını okumadım. O kim ne der diye düşünmeden, mantığına uymayan ne varsa söyledi. Kimsenin hayır diyemediklerini hayır dediği için Konca Kuriş bu ülkede kendine yer bulamadı.” diye anlatıyor.
Bulunduğu alanı cesaretle sorgulayan Konca için hepimizin bildiği sonun başlangıcı bu süreçte kendini gösteriyor. Konca, itirazları ve söylemleri nedeniyle tehdit mesajları almaya başlıyor. Sırma bu süreci kendi gözünden, “Bir gün uyuyordum. Telefonun sesine uyandım. Annemin salondan yatak odasına doğru koşup kapıyı kapattığını duydum. Telefonda “Elinizden geleni ardınıza koymayın” dediğini duydum. Salonun kapısında beni görünce irkildi. “Sen uyumuyor muydun?” dedi. Sordum. Yok bir şey dedi, ilk defa o zaman korktuğumu hatırlıyorum. Ağladığımı hatırlıyorum. Sesindeki endişeyi ilk defa o zaman gördüm” diye anlatıyor. Sonrasında kaçırılma sürecini, büyük bir ailenin yaşadığı yıkımı ve beş kardeşin hala üzerlerinde hissettikleri travmaları…
Sırma ölümü için, “Annem öleceğini çok iyi biliyordu. Yatağımda çok huzurlu bir şekilde ölmek istemem, benimsediğim yolda ölmek isterim derdi. Onun için rahat ölüm zor bir şeydi” diyor.
Bir şeyler hep eksik…
Konca Kuriş’in gözündeki endişe ne yazık ki yersiz değildi. Hep aceleyle yaşıyordu; heyecanlı, direngen… Cenazesinde, vasiyetini yerine getirmek isteyen kadınlar cenaze namazını kılmak istedi ancak kayınpederinin ve polisin müdahalesiyle namazı ön safta değil arkada kıldılar. Buna rağmen mezarının başında ona son sözlerini söylediler; “Akdeniz’in hırçın kızı Konca, seni saygıyla selamlıyoruz. Bütün kadınlar olarak açtığın yoldan devam ederek seni hiç unutmayacağız.”
Konca Kuriş yaşadığı dönemdeki eril anlayışın ürettiği kadın kimliğine dair gösterdiği karşı çıkışla, kadın hareketi içerisinde önemli bir milat, aynı zamanda birçok kadın için umut oldu. Tarih hikayesini bildiğimiz/bilmediğimiz birçok kadının hikayesiyle dolu. Onların varlığı hep eksik. Gelecekleri, ileride söyleyecekleri ve gerçekleştirecekleri; bir şeyler hep eksik… Ama o eksiği doldurmaya niyetli kadınlar, fikirler, hikayeler her zaman var ve var olmaya devam edecek. Konca’nın ve nice kadının çaktığı kıvılcımın ışığıyla…
*Bu değerli sohbeti mümkün kılan, bize yüreğini açan Sırma Kuriş’e sonsuz teşekkürlerimle…