Ayşe Gül Yılgör
Neoliberalizm ve pandemi koşulları hem küçük üreticileri hem de tüketicileri güçsüzleştirdi. Özellikle küçük üreticiler hammadde ve malzeme temininde ve üretimlerini pazara ulaştırabilmede tekeller tarafından neredeyse yok edildiler. Tüketiciler ise sağlıklı, güvenilir gıdaya ulaşmaz ve ihtiyaçlarını makul fiyatlarla karşılamaz duruma getirildiler. Her iki kesim için de bu sorunları aşabilmenin en etkili araçlarının başında kooperatifler geliyor.
Kooperatifler hakkında çok çeşitli bilgi ve deneyim paylaşacağımız İki Elin Sesi adlı bir program dizisine başladık. İlk programımızda Karşıyaka Belediyesi Kooperatifleri ve Sosyal Girişimleri Destekleme Birimi yöneticisi Alper Akbulut’u ağırladık. Birlikte kooperatifçiliğin ilkelerini, önemini, eğitim, bisiklet ve mimar-mühendis kooperatiflerini, Roman mahallesindeki kooperatifleşme sürecini konuştuk.
Akbulut, Türkiye’de özellikle son yıllarda kooperatifçiliğin yeniden artış gösterdiğini hatta Avrupa Kooperatifler Birliği’nin verilerine göre, kooperatif sayısı itibarıyla Avrupa ortalamasının üzerinde olduğumuzu ifade ediyor. Ancak sürdürülebilirlik kriterleri olarak kabul edilen ortak sayısı, yıllık gerçekleştirilen ciro ve istihdam yaratma kapasitesi açısından en son sırada yer aldığımızı da ekliyor.
Kooperatiflerin Türk Ticaret Kanunu’na tabi sermaye şirketleri yani ekonomik yapılanmalar, çıkar ortaklıkları olduğunu fakat iki temel noktada şirketlerden ayrıldığını hatırlatan Akbulut ilk farkın kooperatiflerde hisse payına bakılmaksızın tüm ortakların yönetimde eşit söz sahibi olması olduğunu belirtiyor. Bu sayede kooperatifin % 80 hissesine sahip olan da % 1 hissesine sahip olan da yönetime eşit düzeyde katılabiliyorlar. İkinci farklılık da, kooperatiflerdeki kârın sermaye katkı oranında değil gelir-gider farkı, ortakların üretim sürecine katkıları ölçüsünde dağıtılması sayılıyor.
Kurucusu olduğu Karşıyaka Belediyesi Kooperatifleri ve Sosyal Girişimleri Destekleme Biriminde ne gibi çalışmalar yapıldığını sormamız üzerine öncelikle eğitim çalışmaları yaptıklarını, başarılı kooperatif örneklerini inceledikerini ve ortak faaliyetlerini birlikte yürütmek isteyenler için bir çatı oluşturmaya çalıştıklarını anlıyoruz. Bildiklerini aktarırken kendilerinin de çok şey öğrendiğini ifade eden Akbulut şimdiye kadar ihtiyaç sahipleriyle birlikte, bisiklet kooperatifi (35 kurucu ortakla), eğitim kooperatifi (35 kurucu ortakla), mimar ve mühendisler kooperatifi (70 kurucu ortakla), Roman kooperatifi (seyyar satıcılarla) kurduklarını anlatıyor.
Akbulut kurdukları bu kooperatiflerin ve diğer benzer oluşumların sürdürülebilirliğinin kolektif aklı ve takım oyununu önemsemesine bağlı olduğunu düşünüyor. İletişim becerilerimizi geliştirmeyi, birbirimize güven duymayı öğrenmemiz gerektiğini bunun da şeffaflıktan doğduğunun altını çiziyor. Bu bakımdan her türlü belgeyi ortakların inceleyebileceği bir sistem kurmanın ve üyelerin insani ilişkilerini samimi ve yakın tutmasının kooperatifin başarılı olması, uzun süreler faaliyetini sürdürmesine büyük katkı sağlayacağını vurguluyor.
Sözün özü sevgili Alper Akbulut Mersin ve Kültürhane ziyaretinde paylaştıkları ile ardında ziyaretin kısalığı ile orantısız bir umut ve ilham bıraktı. Kültürhane olarak kooperatifçilik çalışmalarına verdiğimiz önem ve emek ışığında kendisiyle yolumuzun sık sık kesişeceği aşikar.
Yollarımız açık ve ortak olsun…