Sanat ve sanatçının halleri Kültürhane’de bir araya geldi

K2 Çağdaş Sanat Derneği’nin koordinatörlüğünde yürütülen “daire Konuk Sanatçı Programı” başlıklı projenin Mersin ayağı 14 Ocak Salı günü Kültürhane’de gerçekleşti. Türkiye’de sanatın ve sanatçı olmanın farklı deneyimler üzerinden tartışıldığı etkinliğe konuk sanatçı Murat Germen’in yanı sıra, Eyhan Çelik, Rafet Arslan ve Sinan Kılıç katıldılar. Sanatçıların çeşitli eserleri ve eserlerin üretim süreçlerinin incelikleri, dinleyicilerin de katılımıyla masaya yatırıldı.

Program temel olarak sanatçıların, mevcut yaşama ve çalışma ortamlarının dışında bir yerde konuk olarak belirli bir süreliğine yaşayıp üretim yapmalarına olanak sağlamayı hedefliyor.

Murat Germen: Fotoğrafı bir ifade ve araştırma aracı olarak kullanmak

Projede atölye yürütücüsü dokuz sanatçıdan birisi olarak seçilen Murat Germen, etkinlikte yaptığı sunumda mimarlık geçmişi nedeniyle daha çok kent temalı çalışmalar ürettiğini ve fotoğrafı bir ifade ve araştırma aracı olarak kullandığını belirtti. Germen, mülkiyet/mülksüzleştirme, aşırı kentleşme, katılımcı vatandaşlık, doğanın tahribatı, iklim değişikliği, küresel ısınma gibi konuları odağına aldığı çalışmalarını ve bu çalışmaların üretim aşamalarını anlattı.

Sanat üretiminin kamusal alanda sergilenerek, amacı sanat görmek olmayan insanlarla tanışma olanağı doğmasını önemsediğini belirten Germen, “Metin her sergimde çok önemli bir yer kaplar. Fotoğraftan daha öncelikli bir yere koyarım. Amacım didaktik bir anlatım yaratmak veya izleyicinin algısını yönetmek değil. Her üretimimde aslında bir meseleyle yola çıkıyorum ben. İzleyici ve sanatçı her zaman aynı meseleyi benimseyemeyebilir ama ben ne anlatmak istediğimi ortaya koymayı önemsiyorum” diye konuştu.

Rant arzusuyla oluşan “İstanbul’un Yeni Kara Surları”

Germen aşırı kentleşmeyi bir suç olarak gördüğünü belirterek, bu alanda yaptığı çalışmaları da suça dair delilleri ortaya çıkartma ve suçu ilgili kişilerin bilgisine sunma faaliyeti olarak gördüğünü söyledi. Bu gibi çalışmalarında fotoğrafın görsel değerini yitirerek görsel bir kelimeye dönüştüğünü ifade etti. Kentsel dönüşüm adı altında açığa çıkarılan rant arzusunun büyük yaralar açtığı semtleri de eserlerine konu eden Germen, kendi deyimiyle “İstanbul’un Yeni Kara Surlarını” tarihsel olarak belgelediği çalışmalarını da izleyiciye sundu.

Mimarlıktan gelen hissiyatla hareket ettiğini söyleyen Germen, “Biliyorsunuz mimarlık bir yaratı eylemi. Ama aynı zamanda yarattığınız şeyin kendisini de taşıması gerekiyor. Yani bir mühendislik ve dolayısıyla bir zorunluluk var. Kavram ve fikir öncelikli işler yapsam da mimarlıktan kalma bir hisle, hala işin zanaat boyutunun da insanları ikna edebileceğine dair hassasiyetim var. Bu yüzden elimde birçok belge fotoğrafı biriktiğinde, bu fotoğraflarla, fotoğrafın kendinden menkul iki boyutuyla oynayarak yeni bir anlatı yaratma peşine düştüm.” diyerek üç boyutlaştırma çalışmalarının örneklerini de tanıttı.

Rafet Arslan: “Objelerle ruh yaratmak”

Etkinliğin bir diğer konuşmacısı olan Rafet Arslan 80’li yılların başında ortaokul çağlarında başlayan kes yapıştır defterlerine olan ilgisini zaman içerisinde disiplinler arası gezen bir hikaye anlatıcılığına döküyor. Arslan, tüketim odaklı yaşamların büyük ölçüde arttığı bu dönemde insanların kenara attığı, kullanmadığı objelere bir karakter ve ruh yaratmayı amaçladığını ifade etti. Sanatçı kağıt kolaj ile dijital imajı, sözcükler ile enstalasyonları yan yana kullanmaktan çekinmediği kolaj çalışmalarını ve üretim aşamalarını eserler ve zamanlar üzerinden anlattı.

Sanat ile ilişkisinin multidisipliner ve akademik bir yolda ilerlemekten öte, bir deneyim olarak geliştiğinin altını çizen Arslan, kendi sanat öyküsünü farklı disiplinlerin ve üretimlerin büyümesi ve birbirine eklemlenmeye başlaması ekseninde ortaya koydu.

“Sokağın Sanatı İçin Yoldan Çıkmış Manifesto” dan plastik sanatlara

Müzik ve gürültüyle ilgilenen insanlarla beraber söylem ve ses üzerinden performatif çalışmalar deneyerek başlayan çalışmalarının şiir ve şiirin yeni formları üzerine yaptığı çalışmalarla nasıl kesiştiği üzerine konuşan Arslan, bu doğrultuda yazdığı seri manifestolardan bahsetti. İlki “Sokağın Sanatı İçin Yoldan Çıkmış Manifesto” ile sokakla ilgili yeni söylemler üretme çabasına giren Arslan daha sonrasında tüm bu birikimi plastik sanatlarla birleştirme yolunda adımlar attığını belirtti. Sanatçı, sanat yolculuğuna “Çağdaş Sanat Manifestoları” kitabı ve sanatsal üretim ve sergilerle devam ederken multidisipliner kesişimin ürünü olan çeşitli çalışmalarını izleyicilerle buluşturdu.

Eyhan Çelik: “Alışılmış olanı, içinde bulunduğu sınırlar ile birlikte yeniden düşünmek”

Eyhan Çelik, çalışmalarında kimlik (cinsel, kültürel, politik), hafıza, aidiyet, kültür kavramları üzerine yoğunlaştırıyor. Üretimlerini bugünün çağdaş toplum yaşamı çerçevesinde insanın konumlanışı ve gündelik yaşam deneyimleri çerçevesinde yorumlamaya çalışıyor. Alışılmış olanı içinde bulunduğu sınırlar ile birlikte yeniden düşünmeyi, duyumsamayı, alımlamayı ve yerel bir dille yeniden sorgulamayı öneriyor. İzleyici, sanatçı ve sanat nesnesi arasında kurulacak organik bağın sanatsal üretimin herhangi bir sürecinde açığa çıkabilecek öznel deneyimle mümkün olabileceğini ileri sürüyor.

Sanatçı Eyhan Çelik etkinlikte yaptığı sunumda fotoğraf merkezli üretimlerinin yanında hareketli görüntünün imkanlarını da kullandığı çalışmalarını ve çalışmaların üretim sürecini izleyicilerle buluşturdu.

Bir hafıza mekanı olarak fotoğraf

Travma ve yas süreçlerinin, unutma ve hatırlama süreçleri ile ilişkisi üzerine odaklandığı çalışmasından bahseden Çelik, bu çalışmanın merkezinde yine kolaj tekniğinin yer aldığını söyledi. Sanatçı özellikle fotoğrafın bir hafıza mekanı olarak hafıza ile ilişkisi düşünüldüğünde bir şekilde çalışmanın kolaja çıktığını belirterek “Kişisel zamanlık, fragman estetiği dediğimiz şeyin aslında unutma süreçleriyle ne kadar ilişkili olduğunu görmemi sağladı” diye konuştu.

21 özgün işten oluşan çalışmasını, çalışmayı özetleyebilecek dar bir seçki ile anlatan Çelik, üretim aşamasında kişisel hayat hikayesinin çeşitli izleri olduğunu belirtti.

Sinan Kılıç: Fotoğrafla öykülemek ve fotoğrafla belgelemek

Projeye İzmir’den katılan Kılıç da sanat hayatında kendisi için önemli olan çalışmalarını ve çalışmaların ortaya çıkış hikayesini anlattığı bir sunum gerçekleştirdi. 23 yaşında öğretmenlik yapmak için gittiği Ağrı’nın bir köyünde kesiştiği hayatlar sayesinde ortaya çıkan fotoğraf öyküsünü aktaran Kılıç, fotoğrafla öykülemek ve fotoğrafla belgelemek adına hayata geçirdiği çalışmaları izleyiciyle buluşturdu.

İlk olarak İzmir Kadifekale mahallesindeki kentsel dönüşümü belgeleyerek kentin belleğine dair işler yapmaya başlayan Kılıç şu anda İzmir’de “no238” adlı fotoğraf atölyesinde sergi, söyleşi ve atölyeler düzenliyor. Aynı zamanda son 8 yıldır İzmir Basmane Mahallesi’nde mülteci çocuklarla fotoğraf çalışmaları yaptığından söz eden Kılıç, fotoğrafı kusursuz bir anlatı aracı değil de hayatı anlama ve anlatma aracı olarak gördüğünü belirtti.

“Dağ ve deniz arasında bir yazgı”: Aquadis

Kılıç, Ege Denizi’nin soğuk sularında bir tür midye olan ‘’Aquadis’’ toplayarak geçimlerini sağlayan işçilerin Ağrı’dan, Ege Denizi kıyılarına uzanan öyküsünü izleyicilere sundu.

Kılıç, yıllarca dağ ve deniz arasında gidip gelen yaşamlara belgesel bir bakışla gerçekleştirilen bu projeyi “Onlar deniz işçileri ve teknelerle İnciraltı, Bostanlı ve Tuzla kıyılarına açılıp kum midyesi çıkartarak geçimlerini sağlıyorlar. Her yıl anayurtları Ağrı’dan başlayan yolculukları İzmir’de denizde son buluyor. Milyonlarca dolarlık yapıların boşluğunda kalan arsalarda kurdukları barınaklar ise gurbetteki evleri oluyor. Denizden artakalan vakitleri elektriğin ve suyun olmadığı barınaklarında geçiyor” diyerek anlattı.

9 ilde uygulanan daire “4 Eylül 2020’ye kadar sürecek

Kısa adı “daire” olan proje, Türkiye’de sanat alanında faaliyet gösteren kamu kurumları ve STK’ların güncel sanata ilişkin politika oluşturma ve karar alma süreçlerine dahil olmalarını sağlamak için kendi aralarındaki iş birliğini güçlendirerek sanat alanındaki kapasitelerini geliştirmeyi amaçlıyor.

Sivil toplum kuruluşlarının yönetim ve iletişim kapasitelerinin geliştirilmesine yönelik faaliyetleri de içeren proje, tanıtım etkinliğinden kapanışına kadar güncel sanat alanında genel bir farkındalık yaratmayı hedefliyor.

İzmir, Çanakkale, Hatay, İstanbul, Sinop, Diyarbakır, Mardin, Nevşehir ve Mersin olmak üzere Türkiye’nin 9 ilinde uygulanan proje, 15 Ocak 2019 tarihinde başladı ve 14 Eylül 2020’ye kadar sürecek.

Related

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *