Nafaka: Eşitsizliğin sebebi mi, sonucu mu?

Burçak Görel

Bazı sorular vardır hayatımızda. Sebebin mi sonucu, yoksa sonucun mu sebebi yarattığını tam da kestiremeyiz. Kendiliğimizden ya da çeşitli manipülasyonlarla… Bu sorulardan birini ele alalım istedik. Başlıkta da görüleceği üzere konumuz Nafaka. Sorumuz ise “Eşitsizliğin sebebi mi, sonucu mu?” Yılların bilinen paradoksu “Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan” sorusunu hatırlatıyor olabilir, haklısınız. Hatırlatsın; cevabına da hatırlatan yöntemlerle ulaşmakta fayda var çünkü. Bilindiği gibi paradokslar insan zihnini zorlayan sorular içerir. Bu sorular zihnin çalışmasına yardım eder ve olguları inceleme fırsatı sunar.

Biz de bu ayki Mor Sohbetler’de tam da bu yöntemlerle Yoksulluk Nafakasını ve bu hukuki düzenlemeyi yaratan olguları, olguların arkasındaki yapısal gerçekleri inceledik. Bunun için feminist araştırmacı Hilal Dikmen ile bir araya geldik.

Dikmen’in Yoksulluk Nafakası ile ilgili ortaya koyduğu ilk gerçek şuydu: Medeni Kanun açıkça hükmediyor ki “Boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek taraf nafakaya hak kazanır.” Bu düzenleme pozitif ayrımcılık gözeten, cinsiyete dayalı bir düzenleme değil. Bir diğer gerçek ise medyada çok sık karşımıza çıkan “Bir gün evde kaldım bir ömür boyu kira ödedim” feryadına yönelik. Yoksulluk Nafakası, nafaka alıcısının “yeniden evlenmesi, evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması, çalışması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi” halinde mahkeme kararı ile kaldırılıyor. Görüldüğü üzere “bir ömür” kriteri oldukça zahmetli bir yaşam şekline bağlı ve sistem kadınlara evliyken evinde otur, boşanınca çalış demekten hiç çekinmiyor. Bir diğer gerçek ise; haydi kadınlar nafaka için tüm bunları göze aldı ve bir ömür boyu bu parayı almak istiyorlar. Alacakları para ne kadar? Türkiye’de bunun ortalaması 266 TL.

Erkeklik, erkek egemen sistem, eğitim, istihdam, yoksulluk ve kadınlar… Bu soru bu kavramlar ekseninde uzun uzun tartışılmaya çok açık. Dikmen’in ortaya koyduğu gerçekler ise sorumuzu cevaplamaya yetiyor da artıyor bile. Hatta akıllara daha önemli bir soru getiriyor. Boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek taraf neden kadınlar? Kadınlar neden yoksul kalıyor/bırakılıyor?

Nafaka hakkına göz dikmenin erkeğin hayatına rahat devam etmesini gözeten, kadının uğrayacağı mağduriyeti yok sayan, kadını yoksullukla mücadelede yalnız bırakan bir zihniyetin ürünü olduğu çok açık. Kadınları yoksulluğa mahkûm etmek yerine, nafaka bir sorun olarak görülüyorsa kadınların nafakaya ihtiyaç duymasının önüne geçecek önlem ve uygulamaların, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle taahhüt ettiği üzere, hayata geçirilmesi gerekiyor. Ve tabii ki mevcut sözleşmelerin yaşatılması. Bir kez daha söylemekte fayda var. Bu sözleşmeler yaşatılsın ki kadınlar da yaşasın.

İstanbul Sözleşmesi’ni Neden Sevmediniz?

Kültürhane Menü/Dergi (Tüm Sayılar)

Related

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *