Serdar İskit
Tüm varlıklar özenilesidir. Lakin bir beşer olarak benim bazı varlıklara daha başka bir düşkünlüğüm var. Maya hücresi misal, bayılırım tabiatına; eşsiz değildir, daha büyük hiç değil. Daha donanımlı da değil. Kendi alemlerinde şişinmez, parlamaz, görülmedik şaşılası bir özellikleri de yoktur. Her yere dağılmış bu değer için uygun bir vasatın hazırlanması yeter, bulur bulmaz yerini harıl harıl çalışmaya hazırdır.
Vasat derken öncelikle bir kap gerekir. Herhangi bir kap değil. Cam ister, ahşap çeker bu canları. Sıcak bir yuva ister, her kaba gelmezler başka deyişle. Say ki kap da bulundu, yetmez, beslenmek gerek. Kabın içerisine beş benzemezleri (un, tuz, şeker, su ve yağ) çekmek gerekir. Birbirine yabancı, ötekilerden oluşan bu topluluk sahip oldukları potansiyelin ayırdında değildir başlangıçta. Diğerlerinin varlığı ile coşan maya onları bir taraftan dönüştürürken aralarında bağlar, köprüler kurar. Bu bağlar sayesindedir ki kaba ayrı ayrı ve benzemez olarak girmiş olanlardan güçlü bir bütün çıkar. Bölünmeye, parçalanmaya, örselenmeye dirençli bir bütündür bu artık… Üstelik ihtişamlı, lezzetli ve dahi şifalı… Sıcacıktır, mis gibidir. Sihir ne mayadadır sadece ne de kapta. Tek başınalık da değil, keramet birliktedir. Her birinin önemi ayrı ama bağlıdır, birbirlerine bağlı… Kabı inşa edenler, beşbenzemezleri üretenler, bunların tümünün bir araya gelmelerine vesile olup kaptakileri birbirlerine, diğerlerine bağlantılandırarak dönüştürenler, dayanıklı ilişkiler oluşmasını kolaylaştıranlar…
Buraya kadar bir maya kabı ve içerisindeki şahane, özenilesi, şifalanılası maya hücrelerini anlattım ya! Çevrenize bir de bu gözle bakın derim. Birlikte çoğalan ve taşarak sahip olduklarını farklı mecralar ile paylaşanlara… Maya bir hücre kültürü (**), kabı yani “hane”si ve dahi onu geliştiren büyüten, besleyenlerine… Sağladığı yaşam (kültür) dolu alanı, olduğu yerleşkenin (Mersin) dışına taşacak kadar besleyeni olan bir haneden birlikte dönüşerek taşanlara gökten birer elma düşsün.
Kolektif alandan “maya kabı” metaforunu benim farkındalığıma taşıyarak ilham veren Sevgili Mustafa Fatih Bakır’a teşekkürü bir borç biliyorum. Bu metaforu kendisinden duyduğumda çok heyecanlanmış ama fiziksel alemle bağlantı kuracak bir mekan, oluşum bulamamıştım. Derken yanı başımda beliriverdiler. İşte asıl teşekkürüm de bu metaforun endamlı bir şekilde Kültürhane adı ile Mersin’de var olmasına; hanenin inşası, vücut bulması, içerisinin sıcak bir şekilde dolması, taşması, aklıma gelmeyen daha nice değişim ve dönüşüme vesile olan can-ı şahanelere…Hanemizden huzur, samimiyet, uzlaşı, gönül dili ve dahi eleştiri; ocağından ateş, tat ve tuz eksik olmasın; camına taş, varlığına nazar değmesin dilerim.
Dipnot: **Kültür kelimesi yaygın kullanım alanı dışında biyoloji alanında teknik olarak mikroorganizmaların gelişiminin vuku bulduğu ortam ve içerik için bütüncüllüğü ifade eden bir anlamdadır aynı zamanda.