Mithat Fabian Sözmen
Aslında plan böyle değildi. Hedef Yort Kitap’ın kurucusu Osman Şişman’ı Mart ayında ağırlamaktı ancak bu niyetin akıbetini biliyorsunuz. Yort Kitap, Şişman’la buluşmayı rötara uğratan malum sebeplere rağmen bir yıllık ömrüne tam 14 kitap sığdırdı. Şimdi biraz aktif dinlenmeye geçiyor ancak dimağlara niş kitaplar kazandırma, bunun için kaynak yaratma uğraşı da sürüyor.
Bilmeyenler için bir hatırlatma: Osman Şişman, “Bu suça ortak olmayacağız” diyen barış bildirisine imza attıktan sonra Anadolu Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesinden KHK ile ihraç edilmiş bir akademisyen. Aynı zamanda Erzurum/Tortum’daki HES karşıtı mücadeleyi konu alan “İşte Böyle” ve Newala Qesaba üzerine yapılan “Ölü ve de Diri” belgesellerinin yönetmeni. Şişman’la “Ölü ve de Diri” belgeselinde birlikte çalışan akademisyenler Can Gündüz ve Bilge Demirtaş da Yort’un “çekirdek ekibi”nden.
Yort’un adını İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Mimarlık Bölümü hocalarından Can Gündüz’ün önerisine borçluyuz. Şiirseverler Ece Ayhan’ın “Yort Savul” şiirine yapılan göndermeyi fark etmiştir. Osman Şişman, Ulaş Bayraktar’la sohbetinde “Yort Savul”un da Ece Ayhan’ın karmaşık ve özgün dizelerine Yunus Emre’den sızdığını hatırlatıyor: “Padişahı kim bileydi kul etmese yort savul.”
Şişman’ın Yunus Emre’nin iktidar mefhumuna tersten bir bakış olarak yorumladığı bu ifadede olduğu gibi Yort Kitap da yayıncılıkta pek çok şeyi tersten ya da en azından alışılmadık biçimde yapıyor. Örneğin kazandırdıkları kitapları “ne kadar satacağı” üzerinden değil “ne kadar sevdikleri” üzerinden seçiyorlar. Şu ana kadar basılan 14 kitaptan hiçbirini daha önce duymamış olmanız yüksek ihtimal
ve aslında yazın dünyamız için çok değerli olan bu yaklaşımın ekonomik bakımdan pek de kazançlı olmadığını tahmin edebiliriz.
Ancak dert bu değil. “Yapmayı bildiğim, sevdiğim şey bu. Okumak, çevirmek ve konuşmak,” diyor Şişman ve bunda şartlar elverdiği sürece ısrar edeceğini söylüyor.
Tabii kıt olanaklarla böyle bir uğraşa girişmenin, “tek kişilik dev kadro”lar halinde çalışmanın, işin bürokrasisiyle yer yer hayal kırıklıklarıyla yer yer tatsızlıklarıyla yüzleşmenin bir yabancılaşma hali yaratması da muhtemel. Ancak bu konuda da müsterih olabileceğimizi söylüyor: “Şuursuzluğum devam ettiğinden öyle bir yabancılaşma hissetmiyorum. Bir okur olarak bu işin içindeyim. Kıyıda köşede kalmış, marjinal edebi metinleri ufak ufak araştırmaya çekirdek kadro olarak devam ediyoruz.”
Kitaplarının çoğunu açık erişime sunarak hayalim dediği “yayınevi batırma” işine daha da yaklaşıyor mu bilinmez ancak sohbetin katılımcılarından Ayşe Gül Yılgör hocamızın da dediği gibi Yort’un “umudumuzu büyüttüğü, tazelediği” kesin.
Osman Şişman, “Yort’un var olmasını koşullayan şeyler”den bahsederken aslında içerisine barış akademisyenlerinin de dahil olduğu uzun bir memleket tarihi gerçeklerine işaret ediyor. Yort’a ilham veren isimlerden Ece Ayhan’ın şiiri o tarihe, coğrafyaya yaptığı gerçeküstü, karanlık, muzır göndermelerle doludur. Yort Savul şiirine tüm heyecanıyla “Atlasları getirin! Tarih atlaslarını! En geniş zamanlı bir şiir yazacağız” diye başlar ya Ayhan, umarız Yort’un, onu var eden heyecanın hikâyesi de “en geniş zamanlı bir şiir” gibi olur.