Bediz Yılmaz
Siyaset bilimi eğitimi almış bir insan olarak utanarak itiraf ediyorum ki siyaset felsefesi yahut genel olarak felsefe üzerine derinlemesine bir okuma yapmışlığım yok. Daha da utanarak söylüyorum ki, Fransız ekolünün tedrisatından geçmiş olmama rağmen, Fransız düşünürlerin eserlerini dahi tam anlamıyla bilmem. Hal böyle olunca, bir arkadaşım Voltaire’in Candide ya da İyimserlik adlı eserine ilişkin şu videoyu gönderdiğinde gerçekten şaşırdım.*
Tümünü izlemenizi tavsiye ettiğim videoda özetle şu anlatılıyor: Voltaire bu kitabında, kahramanı Candide’i diyar diyar gezdirir ve kendisinin de arkadaşlarının da başına olmadık işler gelir. Nihayet her şeyden umutlarını kestikleri bir noktada Osmanlı topraklarına varırlar ve İstanbul’da bir çiftlikte yaşamaya başlarlar. Bir gün, saray çevresi iki vezir ile bir müftünün boğdurulması olayı ile çalkalanırken, bir portakal ağacı altında dinlenmekte olan bir çiftçi ile karşılaşırlar. Candide adamla siyasi gündemi konuşmaya çalışırken, adamın cevabı şu olur: “İstanbul’da neler olup bittiğini hiçbir zaman öğrenmeye çalışmam. Ben yalnızca yetiştirdiğim meyveleri oraya gönderip satmakla yetinirim. … Çalışma bizi üç büyük kötülükten kurtarıyor: Can sıkıntısı, kötülük ve gereksinim.” Bunun üzerine Voltaire, bu yaşlı adamın nice krallardan daha şanslı ve daha mutlu olduğuna kanaat getirir ve kahramanı Candide’e, kendinden sonraki düşünce evrenini büyük ölçüde etkileyecek olan şu meşhur cümleyi söyletir: “Bahçemizi yeşertmek gerek.”
45 yaşından sonra bahçesini yeşertmeye başlamış biri olarak, bu sözü bir metafor değil de gerçekten herkesin kendi bahçesini ekip biçmesine yönelik bir nasihat olarak okumaya meyledebilirim. Ne var ki muhtemelen, Voltaire, 1759’dan beri bize, yaratıcı eylemin, kendi elleriyle üretmenin insanı bu dünyada kendisiyle barışık kılacak yegane uğraş olduğunu söylemekte. Dönemin bilim ve teknolojiye imanlı, insanlığın tüm gelişmesini teknik ilerlemeye bağlayan yaklaşımıyla taban tabana zıt bir şey bu; Voltaire’in, teknik ilerlemenin dünyayı daha iyi bir yer yapacağı düşüncesine ta o zamandan kuşkuyla yaklaştığını gösteriyor.
Öyleyse, ister bahçe yapın, ister müzik, ister kitap yazın, ister kentiniz için, gezegenimiz için güzellikler, yeter ki kendi gönlünüze uygun bir bahçe bulun ve onu yeşertmekten asla vazgeçmeyin. Kendi köşesine kapanıp, dünyevi her meseleden elini ayağını çekmekten, neler olup bittiğiyle ilgilenmemekten bahsedilmiyor burada; bilakis, insanın kendi özünü temiz ve dingin tutmasıyla, kendi bahçesini yeşertmesiyle, meyveleri de cömertçe paylaşmasıyla birlikte, etrafta akıp giden tüm kötülüklere inat bu umudu yeşertmesiyle birlikte dünyanın çok daha yaşanılır bir yer olmasına katkıda bulunmasından bahsediliyor. Kendi refahını öne çıkarmaktan değil, usul usul kendi elleriyle yeni bir dünya düşünün temeline harç koymaktan bahsediliyor.
Not: Videoda Candide’in öğüdü “bahçıvan sakinliği” yahut “sakin bahçecilik” olarak tercüme edebileceğimiz horticultural quietism olarak ifade edilmiş. Sakin Köşe adı, bunu bilmeden kondu, ama çok isabetli olmuş meğerse.
Voltaire, Candide ya da İyimserlik, İstanbul: Cem Yayınevi, 2003, Çeviren: Hüsen Portakal.