Kurumuş topraklardan can bulan yapraklara: Kadınların Kent Tarımı

Burçak Görel

Şehrin en işlek caddelerinin yanında vızır vızır geçen arabaların sesi altında, etrafını saran yüksek katlı binaların gölgesinde bir yer düşünün. Denizle arasına giren site duvarları yüzünden maviye hasret kalmış, insanların doğaya açtığı savaştan çöpüyle, molozuyla nasibini almış, günün birinde üzerine dikilecek beton yığınını sessizce bekleyen küçük bir toprak parçası.  Bugünlerde tam da böyle bir toprak parçası üzerinde yemyeşil fideler, rengarenk sebzeler filizleniyor. Kadınların ellerinden; emek, dayanışma ve umutla…

Mezitli Üretici Kadın Kooperatifi bir süredir kent merkezinde mülkiyeti paylaşımcı bir arazi sahibine ait, âtıl durumda olan araziler üzerinde 14 kadın üretici ile birlikte bol dayanışmalı, kimyasalsız, zehirsiz tarım üretimi yapıyor. Tüm bu süreç yerel Mezitli Belediyesi iş birliğiyle, belediye olanaklarının desteğiyle yürütülüyor. Gelinen noktada bu ürünler “üreticiden tüketiciye” doğrudan bir alışverişle Solinova tezgahlarında, kooperatifin işlettiği Özgür Kafe’de satışa sunuluyor. Bu üretimi mümkün kılan kadınlar, kent tarımını, bu üretimin doğaya, kadınlara ve kendilerine kattıklarını Mor Sohbetler’e anlattı. 

Kadınların üretim yaptıkları alan en başta taşlı ve kuru bir toprağa sahip, çöp ve moloz dolu bir yer. Kooperatif kurucularından Şenol Çavuş, önce belediye çalışanlarının desteğiyle nasıl temizlendiğini, sürüldüğünü ve sulama kanallarının oluşturulduğunu anlatıyor. Çöp dolu bir arazinin kadınların çabasıyla ekime hazır hale getirilişinin başarısından, bu başarının kadınlara kattıklarından bahsediyor. Üretici Gülşen Talaş ise herkesin “Buradan hiçbir şey olmaz” dediği toprağın dönüşümünü “Asıl başarı ve heyecan hiçbir şey olmaz dedikleri bu taşlı toprakta bir bakla tohumunun hayata tutunması, yaşama meydan okumasıydı,” diye anlatıyor. Üreticilerden Sevil Eren herkesin evlere tıkıldığı bu salgın sürecinde hayatında açılan bu yeni alanın ona kattıklarını aktarıyor. “Burası hem ruhuma, hem bedenime iyi geliyor,” diyor ve ekliyor; “Dünyayı kadınlar kurtaracak diye bir laf var ya; duyunca çok ironik geliyor ama gerçekten öyle. İnanıyorum buna.”

Kooperatif üreticilerinden Bediz Yılmaz üretimin şehrin ortasında, insanların içinde etkileşime ve muhabbete açık bir şekilde yapılıyor oluşunun kıymetine değiniyor. Beyrut’taki patlama sonrası Mersin’e yerleşen esasen Ziraat Mühendisi olan ve üretim alanının hemen yanında yaşayan bir göçmenin hikayesini “Bize birçok akıl veriyor. Aslında bizimle olmak istiyor. Doğaya alışmış insanları oradan koparıp binaya soktuğunda hayatlarında da çok büyük bir kopuş oluyor” diye anlatıyor. Bediz Yılmaz’ın söyledikleri toprakla kurulan ilişkinin sağaltıcı gücünü ve kadınların kurduğu bu üretim modelinin niyetinin çok ötesine geçen ruhunu ortaya koyuyor. Kooperatif Başkanı Ayşe Gül Yılgör ise tek gelir kaynağı kent tarımı olan ailelerden söz ediyor. Üretimin sosyal ve ekonomik boyutunun yanı sıra kadınları güçlendirici yanına dikkat çekerek kadınlara çağrıda bulunuyor: “Bizim her zaman ucundan tutulacak işimiz var. Biz kadınlar birlikte güçlüyüz. Yeter ki yan yana duralım. Birbirimizden ve hayattan umudumuzu kesmeyelim.” 

Kadınlar kentin içinde, bir avuç toprakta üzerlerine çöken olanca gölgeye rağmen bir tohumu, hayatı ve umudu yeşertmeye devam ediyor. Daha çok kadınla, dayanışma ve emekle yürünen zor ve kıymetli bir yolda… Kurumuş topraklardan can bulan yapraklara doğru; tıpkı hayat gibi. 

Not: Kent tarımı ürünlerini her gün saat 11.00-17.00 arası Özgür Kafe’de kurulan Solinova tezgahından (Demokrasi Meydanı-Denizhan2 karşısı) satın alabilirsiniz.

Related

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *