Bir Alternatif Tarih Ansiklopedisi Çalışması

Bediz Yılmaz

Evet, bu bir alternatif tarih ansiklopedisi çalışması, iki yıl sürecek bir proje; ama bildiğimiz ansiklopedilerden farklı olacak. İlk olarak, nesneler merkezde olacak, Türkiye’nin toplumsal tarihini belirlediğimiz nesnelerin hikâyeleri etrafında anlatacağız. İkincisi, klasik ansiklopedilerde olduğu gibi baştan tayin edilmiş madde/yazar çiftleri yerine geniş kapsamlı bir sosyal medya süreci sonrasında önce nesneler belirlenecek, sonra da yazarlar. Bir başka deyişle, hangi maddelerden oluşacağı da, maddelerin içerikleri de büyük ölçüde kolektif katılımla oluşacak, ama yine de her maddenin bir nihai yazarı olacak. Son olarak, günümüzün dijital dünyasına uygun olarak en son çıktı basılı değil sanal bir materyal olacak; yine de toplanan bilgi ve belgelerin, hatta nesnelerin sergilendiği ‘gerçek’ bir ortamın hayalini kurmuyor da değiliz.

Cumhuriyet’in 100 yılı, Türkiye’yi öncesiyle sonrasıyla baştan sona ele almak için iyi bir fırsat. Ansiklopedi yazımı ise iddialı bir çaba; zira tanımı gereği bir ansiklopedi her şeyi detaylı bir biçimde ele alma çabasının cisimleşmiş halidir. Siyasi tarihten sanata, toplumsal hayattan ekonomiye, kültüre, tarıma, eğitime, toplumsal cinsiyet kalıplarına… velhasıl bir toplumun 100 yılının tüm katmanlarını ve tüm zamanlarını her veçhesiyle ele alan bir çalışma kaleme almak mümkün mü? Bunun mümkün olmaması iddiamızı daha gerçekçi tutmaya sevk ediyor bizi. Ve diyoruz ki; anlatımızın odağına, toplumsal hayatın her anını betimleyen, biçimlendiren, anlamlandıran nesneleri koyar ve onları geçirdikleri dönüşüm ve taşıdıkları süreklilikler açısından incelersek, zamanları, mekânları ve olayları çok daha derinlikli bir şekilde anlayabiliriz. Bu anlamda nesneler birer mercek görevini görüyor; öznenin yerine merkeze nesne geldiğinde, anlatının da anlatıcının da dili ve bakışı ister istemez değişiyor. Birbiriyle hiç ilgisi yokmuş gibi görünen olaylar bağlanıyor, farklı dönemlerden kişiler aynı hikâyede yer alabiliyor… Örneğin, Cemal Süreya’nın Afyon Garındaki adlı şiirinde “Afyon garındaki küçük kızı anımsa, hani / Trene binerken pabuçlarını çıkarmıştı” dizelerinde anlattığı küçük kızın hikâyesi ile Soma’daki patlamadan sonra kendisini hastaneye götürecek olan sedyeyi kirletmemek için çizmelerini çıkaran işçinin hikâyesi birleşiyor. Gezi sonrası sokağa maskeyle çıkmanın suç delili sayılması ile Covid günlerinde maskesiz çıkmanın cezai yaptırıma tabi olmasını aynı cümle içinde düşünmek mümkün oluyor. Şapkanın hikâyesi sadece şapka hikâyesi midir, koskoca bir siyasi tarihi mi anlatır? Battaniye neden bazılarımızın aklına soğuk kış gecelerinde bizi ısıtan bir eşyayı getirirken, bazıları için evdeki ışık görülmesin diye camlara gerilen kalkan, bazıları içinse parçalanmış bedenlere sarılan bir örtüdür?

Düşündükçe aklımıza başka örnekler, hikâyeler geliyor, heyecanlanıyoruz; sizlerden gelecek olanları hayal ettikçe daha da heyecanlanıyoruz. Bu yüzden sizleri bu süreçte bizlerle birlikte yol almaya, bu duvarın tuğlalarını birlikte örmeye davet ediyoruz. İlk etapta sosyal medya hesaplarımızdaki paylaşımlara yanıtlar vererek, tartışmalara aktif katılarak nesneleri belirleme sürecine katılmanızı; 100 nesne belirlendikten sonra da web sitemiz üzerinden bu nesnelere dair tanıklık, belge hatta fiziksel objeleri bizlerle paylaşmanızı bekliyoruz. Milattan önce 1. yüzyılda yaşamış Ovidius’un çağrısıyla bitirelim davet mektubumuzu: insanlığın çok eski bir çabası bu, dönüşümleri anlamak…

Anlatmak isterim yeni biçimler alışını
Değişen nesnelerin, sizin işiniz bunlar,
Yardım edin bana başladığım işde ey tanrılar.
Ulaştırın bu türkümü doğanın kaynağından
Günümüze.

Ovidius, Dönüşümler, Çev. İsmet Eyüboğlu, Payel, 1994.
(Aktaran, Ahmet Ersoy, https://www.5harfliler.com/zorabadda-sozun-donusu- mu-ve-bitisi/)

Related

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *